Bu sayfamızda Oğuz Atay Sözleri, Oğuz Atay Alıntıları, Olric Sözleri, Oğuz Atay Tutunamayanlar Alıntıları, Oğuz Atay Tehlikeli Oyunlar Alıntıları, Oğuz Atay Bir Bilim Adamının Romanı Alıntıları, Oğuz Atay Korkuyu Beklerken Alıntıları, Oğuz Atay Günlük Alıntıları yer almaktadır.
Gel seninle bir daha ağlayalım; yaşanmışlara, yaşanmamışlara, bir de hiç yaşanamayacaklara.
Ne zoruma gidiyor biliyor musun Olric? O’na yazdıklarımı o’ndan başka herkes okuyor.
Son bir şans daha verme, sevgine layık olmayana. Merak etme, aşk yürek işidir ve yüreği olmayanın kalbi kırılmaz nasılsa.
Cam kırıkları gibidir bazen kelimeler; ağzına dolar insanın. Sussan acıtır, konuşsan kanatır.
Yalnızlığına iyi bak, sahip çık. Kaç kişinin emeği var onda kimbilir..
– Neden sadece bir hayal ürünüsün Olric?
+ Siz gerçeksiniz de ne oluyor efendimiz.
– Kolundaki yaralar efendim?
+ Tutunurken öyle oldu Olric..
– Ya “Yüreğindeki yaralar…” Efendim?
+ Tutulurken öyle oldu Olric..!
– Peki ya gözlerindeki suskunluk; ne Efendim ?
+ Hiç dokunma..! Sus Olric!..
– Sustum Efendim…
– Daha kaç kez ıskalayacağız hayatı Olric?
+ Oklarımız bitene kadar efendim.
– Biliyormusun Olric.
+ Neyi efendimiz?
– Onunla ne zaman lades oynasak hep o kazandı.
+ Neden efendimiz?
– Kalbimdeyken nasıl aklımda derdim?
– Sus Olric! Düşünüyorum.
+ Düşünmek ne haddinize efendimiz?
– Descartes düşündükçe var oluyordu Olric.
+ Descartes düşündükçe var olur, siz düşündükçe yok olursunuz efendimiz..
– Ne çok şey biliyor bu insanlar Olric?
+ Herkes işine geleni biliyor efendimiz.
– Biliyor musun Olric, benim bir çok dostum var.
+ Görüyorum efendimiz, hepsinin sırtınızda izleri var.
– İnsan nedir bilir misin Olric?
+ Nedir efendimiz.?
– Ağaçları kesip onlardan kağıt yapan sonrada o kağıtlara ‘ağaçları koruyunuz’ yazandır..
– Gelirmi dersin Olric?
+ Gelmez, gelemez efendimiz.
– Neden Olric?
+ Yüreği o kadar büyük sevemez de ondan efendimiz.
– Can çekişmek nasıl bir şey bilir misin Olric.
+ Hayır efendimiz, nasıl birşey?
– Ona söyleyebileceğin o kadar şey varken susmaktır Olric.
– En tehlikeli kelime nedir Olric?
+ Ama’dır efendim bana göre.
– Neden Olric?
+ Önceden söylenen her söylemi veya kelimeyi öldürür! Mesela, seni seviyorum ama. gibi.
– Keşke nedir Olric?
+ Hatalarımız efendimiz.
– Çok mu hata yaptık?
+ Keşke diyecek kadar efendimiz.
– Elimde değil Olric!
+ Ne efendimiz?
– Elleri Olric elleri..
– Ne çok şey biliyor bu insanlar Olric?
+ Herkes işine geleni biliyor efendimiz..
– Yağmur yağıyor Olric, ıslanıyor etraf ağlasak kimse anlamaz değil mi?
+ Anlamaz efendimiz.
– Anlasa ne olur ?
+ Utanırız efendim..!
– Sevmeyi göze alan utanır mıymış Olric!
– Hep geçer diyorlar ya Olric. Sence geçer mi?
+ Geçer elbet efendim; bazısı teğet geçer, bazısı deler geçer, bazısı deşer geçer, bazısı parçalar geçer. Ama mutlaka geçer..
Tabiat, sırlarını bakmasını bilene açıklarmış.
Şimdi al yalnızlığımı ört üzerine Olric.. Belki o vakit bırakıp her şeyi.. Gelirim bir yerlerden başlamak için yeniden.
Ne zaman hayata tutunmaya çalışsak, hep mahrem yerleri geldi elimize.
Söyle “evladım” diye teselli ederdi annem beni. Söyle de içine hicran olmasın. Hicran oldu anne.
Bize öğretilen her söze inandık, yasaktır dendi kandık, hep girilmez levhalarına aldandık bu tutulan yol yanlıştır bize.
Kimsenin yaşantısını beğenmedim. Kendime uygun bir yaşantı da bulamadım.
Çok yükseğe çıkamam; bende yükseklik korkusu var. Kimseyi yarı yolda bırakamam; bende ‘alçaklık’ korkusu var.
İyi geçinmek iki kişinin kusursuz olmasıyla değil, birbirlerinin kusurlarını hoş görmesiyle olur!
Koca bir ömrü harcamak dedikleri gerçeğin Oğuz Atay Sözleri altını seninle çizdim ben.
Beklenen hep geç geliyor; geldiği zaman da insan başka yerlerde oluyor .
Hayır dostum ben en acıklı anlarımda bile güldürücü sözler bulan bir insanım, kendime acımam bundandır.
Beni anlamalısın çünkü ben kitap değilim, çünkü ben öldükten sonra kimse beni okuyamaz, yaşarken anlaşılmaya mecburum.
Bir silgi gibi tükendim ben. Başkalarının yaptıklarını silmeye çalıştım. Mürekkeple yazmışlar oysa. Ben kurşun kalem silgisiydim. Azaldığımla kaldım.
İnsanlar bozuk para gibidir. İki seçenek vardır: yazı ya da tura. Bir yüzünü gösterirken bize diğer yüzünü zaman gösterecektir.
İnsan çok sevdiği halde neden her defasında terkedilir? ve beklenenler, neden hep vazgeçildikten sonra gelir?
Ne ölmek nefessiz kalmaktır; ne de yaşamak nefes almaktır. Yaşamak; sevilmeyi hakeden birine yaşamını harcamaktır.
İki kadına adamak istiyorum hayatımı. Biri ‘erkeğim’ desin bana, diğeri sadece baba.
Sigarayı bırak artık diyordun ya bana, bende bırakmıyordum. Çünkü senin, benim için üzülüyor olmana içten içe seviniyordum.
Zaman her şeyin ilacıysa, fazlası https://www.neguzelsozler.com intihara girmez mi?
Nedensiz ve sebepsiz sevdim seni. Çünkü bir sebebi olsa, aşk olmazdı bunun ismi..
Siz bilmezsiniz albayım : insanlık tek başına kollarımda can verdi. Yanında kimseler yoktu.
Fotoğraf çekilerken, nedense kendimizi gülümsemek zorunda hissediyoruz. yani aslında ona bile mutluluk oyunu oynuyoruz.
Hiç kimseyi anlamıyorum. İnsanların arasına karışıp onlara uyduğum için de kendimden nefret ediyorum.
Güçlü olmak artık beni yoruyor Olric , ki buralarda bilmem, hangi uykunun, hangi köşesinde beklemedeyim hiç gelmeyecek olanı.
Provası yok hayatın. Ne yeniden yaşamak mümkün, ne de yaşadıklarını silebilmek. Önemli olan, ilk defa değil son defa sevebilmek.
Biliyor musun Olric? Artık yalnızlığı bile çok seviyorum, sırf onun eseri diye.
Hayatımın başı ve sonu belliydi; hiç olmazsa ortasını kaçırmamalıydım.
Yemek koyulurken, ‘bu kadar yeter’ dedikten sonra mutlaka bir kaşık daha yemek koyan kişiye ‘anne’ denir. Ve o her şeye değerdir.
Kafam cam kırıklarıyla dolu doktor. Bu nedenle beynimin her hareketinde düşüncelerim acıyor.
Neden yalnızlıktan şikayetçidir ki insan. Ne yani, mutlu olması için bir sevgiliye mi muhtaçtır her zaman.
Kimseye göstermem üzüntümü. Gündüz gülerim, geceleri yalnız ağlarım.
Tabiat, sırlarını bakmasını bilene açıklarmış.
Yalnızlığı çok seversek, bir gün o da çekip gider mi?
Kimseye göstermem üzüntümü. Gündüz gülerim, geceleri yalnız ağlarım.
Hayır dostum ben en acıklı anlarımda bile güldürücü sözler bulan bir insanım, kendime acımam bundandır.
Oysa bizim bütün güzelliğimiz, yaşadıklarımızla düşündüklerimiz arasındaki acıklı çelişkinin yansımalarından ibaretti.
Artık gelecek planlarımı hayattan gizli yapıyorum. Sanki hayat, işini gücünü bırakıp planlarımı bozmak için her şeyi yapıyor.
İnsan seviyorsa kaybetmekten korkar. Kıskançlık da bir kaybetme korkusudur. Kıskanmıyorsa eğer; yeterince sevmiyordur.
Hayatta silgim hep kalemimden önce bitti. Çünkü kendi doğrularımı yazacağım yere, tuttum başkalarının yanlışlarını sildim.
Öyleyse, ben de hayatımın sonuna kadar aynı yerde kımıldamadan oturacağım. Herkes istediği kadar koşsun. Beni anlayacak insan, oturduğum yerde de beni bulur.
Beni bir gün unutacaksan, bir gün bırakıp gideceksen boşuna yorma, boş yere mağaramdan çıkarma beni. Alışkanlıklarımı, özellikle yalnızlığa alışkanlığımı kaybettirme boşuna.
Ve yalnızlık kelimeyle birlikte yaşadı insanın içinde, kelimeler yalnızlığı anlattı ve yalnızlığın içinde eriyip kayboldu. Yalnız kelimeler dindirdi acıyı ve kelimeler insanın aklına geldikçe yalnızlık büyüdü, dayanılmaz oldu.
Şu anda, sana güzel bir söz söyleyebilmek için on bin kitap okumuş olmayı isterdim dedi. Gene de az gelişmiş bir cümle söylemeden içim rahat etmeyecek: Seni tanıdığıma çok sevindim kendi çapımda.
Seni seviyorum ve yalnız seni görüyorum. Seninle ilgiliyim başka her şeyi unutuyorum. Sözün gelişi değil bu; ben sözümün eriyim başka anlamları olsaydı sözlerimin başka anlamlara uygun kelimeler bulurdum.
Ben, senin bilinçaltı karanlıklarına ittiğin ve gerçekleşmesinden korktuğun kirli arzuların, ben senin bilinçaltı ormanlarının tarzan’ı! Yemeye geldim seni. Benden kurtulamazsın. Ben, senin vicdan azabınım!
Bu düzmece oyun sona ermeli. Kendi benliğimizi bulmalıyız. Yol verip yakarmaktan vazgeçmeliyiz. Rüyalarımızı gerçekleştirmeye çalışmamalıyız, gerçekleri rüya yapmalıyız. Çelişikşiz dikensiz ve düzgün rüyalarımızı yaşamalıyız. Sözümüzün eri olmalıyız: kırılacak kafaları kırmalıyız. Bize acınmadığı için acımamalıyız.
Oğuz Atay Tutunamayanlar Alıntıları
“Başkalarının yaptıklarını silmeye çalıştım: mürekkeple yazmışlar oysa. Ben kurşun kalem silgisiydim. Azaldığımla kaldım.”
“Ne yazık onlara ki kendilerine açılan saf bir kalbi zaaflarından istifade edilecek, istismar edilecek bir akılsız sayarlar.”
“Bir insan eşyayı da suçlayamazsa, divana istediği gibi tekme atamazsa onun insanlığı nerede kalır? “
“Kendini çözemeyen kişi, kendi dışında hiç bir sorunu çözemez.”
“Kötü bir resim asarım korkusuyla hiç resim asmadım; kötü yaşarım korkusuyla hiç yaşamadım. Bana acımayın. Ben kötüyüm; sizlere karşı kötü duygular besledim içimden. Beceriksizliğimden uygulayamadım kötü düşüncelerimi.”
“Üniversitede en sevdiğim öğrenciler, yıllardır okulu bitiremeyenlerdi. Yanlarından ayrılamazdım. Onların başarısızlık masallarını büyük bir hayranlıkla dinlerdim.”
“Şu anda, sana güzel bir söz söyleyebilmek için, on bin kitap okumuş olmayı isterdim.”
“Gene de az gelişmiş bir cümle söylemeden içim rahat etmeyecek: seni tanıdığıma çok sevindim kendi çapımda.”
“Hayatım ciddiye alınmasını istediğim bir oyundu.”
-Daha kaç kez ıskalayacağız hayatı Olric?
– Oklarımız bitene kadar efendimiz.
“Kitapçıların ve çiçekçilerin bazı özellikleri olmalıdır Olric. Gelişigüzel insanlar bu mesleklerin içine girmemeli. Kitaplar ve çiçekler özel itina isteyen varlıklardır. Ne yazık, bu meslekler de artık olur olmaz kimselerin elinde, sattıklarıyla ilgileri olmayan kişilerin. Durmadan kitaplara ve çiçeklere eziyet ederler, onlara nasıl davranılacağını bilmezler. Bana kalırsa, bir kitapları koruma derneği kurmalı ve kitaplara kötü muamele edilmesini önlemeli…”
“Kelimelerden önce de yalnızlık vardı kelimeden sonra da var olmaya devam etti yalnızlık… Kelimenin bittiği yerden başladı. Kelimeler yalnızlığı unutturdu ve yalnızlık kelimeyle birlikte yaşadı insanın içinde. Kelimeler, yalnızlığı anlattı ve yalnızlığın içinde eriyip kayboldu. Yalnız kelimeler acıyı dindirdi ve kelimeler insanın aklına geldikçe yalnızlık büyüdü, dayanılmaz oldu.”
“İki yaşında geçirdiği sıtmanın etkisiyle hızlı koşamadığı için saklambaç oyunlarında sık sık ebe olmaktan kurtulamadı. Bu ebeyle, onu dünyaya getiren ebe arasındaki ilişkiyi bir türlü bulamadı.”
“Buraya rüyalarımızı gerçekleştirmek gerçek cenneti kurmak ve kötü hayalleri kovmak üzere toplanmış bulunuyoruz onları gözyaşlarımızla mı eğlendireceğiz onlar bu çeşit eğlenceyi daha çok severler ama ne ağladık ne ağladık diye heyecandan titrerler birbirlerine anlattıkça oysa biz onlara cenneti sunacağız cennet muhallebiden duvarlar demek değildir sayın yetkili cennet insanların birbirlerini dinlemeleri demektir birbirlerine aldırmaları birbirlerinin farkında olmaları demektir sen beni dinleyeceksin sayın yetkili benim reyimle oraya geldin bana kulak vereceksin yanımdan hışım gibi özel muhafızların ve kurşun işlemez camlı arabalarınla rüzgar gibi geçmeyeceksin öyle sahte bir samimiyet de istemiyorum benimle el sıkışırken resimler çektirmen gereksiz…”
“Yaşasın papatyalar; canım papatyalar. Seviyorum sizleri. Sizler ki bütün kış toprağın altında, yalnız bizi düşünürsünüz ve ilkbaharda hemen seriliverirsiniz ayaklarımızın altına. Canımlarım benim. Seviyorum sizleri insan kardeşlerim. Durup dururken seviyorum işte. Sevip duruyorum. Kollarımı açıp bütün insanlığı kucaklıyorum. Papatyalar gibi sizi koparıp göğsümde tutmak istiyorum…”
“Kötülükten ancak kötülük çıkar. Bayağılık insan ruhunu öldürür. Elbette, çok gelişmiş milletler, kötülükten de bir şeyler çıkarıp, onu az gelişmiş milletlere ihraç etmek yolunu bilmektedirler. Kötülüğü rasyonalize edip, ya da sanat eserlerinde dondurup, hayata ait bir canlılık bulmaktadırlar kötülükte. Burada, tek korunma yolu, kötülüğün üstünden akıp gitmesini sağlamaktır. Benim gibi, az gelişmiş bir ilk okul öğrencisinin de başarabileceği tek şey buydu. Kötülüğe kayıtsız kaldım; ona içimde yer vermedim. Kara ekmeği yemek zorundaydım; ama kötü şiiri okumadan da yaşayabilirdim.”
“Beklenmedik bir zamanda. Beklenmedik hiçbir şey olmaz. Hiçbir zaman beklenmedik bir olayla karşılaşmaz insan. Olaylara rastlamak için yolunu sen değiştirdin. Karşı kaldırıma geçtin.”
“Ben bir noktaysam… odanın ortasında durdu. Şu anda odanın köşegenlerinin kesim noktasında bulunuyorum. Bütün köşelere sesleniyorum: içinizden birinde kalmış bir tutunamayan var mı?”
“Bir gün bütün değer yargıları değişecek ve yargılananlar yargıç, eziyet edenler de suçlu sandalyesine oturacaklardır ve onlar o kadar utanacaklar, o kadar utanacaklardır ki utançlarının ve suçlarının ağırlığı yüzünden ayağa kalkamayacaklardır.”
“Ne yazık onlara ki kalpleri temiz olmadığı için herkesi kötü sanırlar ve günahsıza ve günahkâra bir fark gözetmeden kötülük ederler. Ne yazık onlara ki duygulu çekingenliği korkaklık, samimiyeti yaltaklanma ve yardımı bir baskı sayarlar. Ne yazık onlara ki kendilerine açılan saf bir kalbi zaaflarından istifade edilecek, istismar edilecek bir akılsız sayarlar. Onların, geleceği yaratan insanlar arasında yeri yoktur. Unutulacaklardır.”
Oğuz Atay Tehlikeli Oyunlar Alıntıları
“Beni anlamalısın. Çünkü ben kitap değilim, çünkü ben öldükten sonra kimse beni okuyamaz, yaşarken anlaşılmaya mecburum.”
“Bazı insanlar bazı şeyleri hayatlarıyla değil, ölümleriyle ortaya koymak durumundadır. Bu bir çeşit alın yazısıdır. Bu alın yazısı da başkaları tarafından okunamazsa hem ölünür ve hem de dünya bu ölümün anlamını bilmez; bu da bir alın yazısıdır ve en acıklı olanıdır. Bir alın yazısı da ölümün anlamını bilerek, ona bu anlamı vermesini beceremeden ölmektir ki, bazı müelliflere göre bu durum daha acıklıdır.”
“Ağzının, güzel dudaklarının yanında bir gülümseme yaratmak için, ne uzun yollardan geçiyorsun. Kendinden veriyorsun ve durmadan eksiliyorsun. Oysa bazı insanlar, oldukları gibi kalarak, elde ederler istediklerini. Ben, kanımı damla damla süzerek veriyorum.”
“Kafam cam kırıklarıyla dolu doktor. Bu nedenle beynimin her hareketinde düşüncelerim acıyor anlıyor musun?”
Oğuz Atay Bir Bilim Adamının Romanı Alıntıları
“Herkes hafızasından, hafızasının zayıf olduğundan kolaylıkla şikayet eder; fakat asla zekasından yakınmaz. Bilmez ki hafıza, zekanın bir unsurudur.”
“Evet, akıl, hareketlerimize rehber olamıyor. Peki beyler, bu akıl denen şeyden biraz olsun da yararlanamaz mısınız? Yoksa hepinizi kaldırıp atmalı mı? Yoksa rahat etmek için aklı mı kaldırıp atmalı? Doğrusu ikisini de atmaya gönlüm razı olmuyor.”
“Zaten bu büyük alemde kendimizi ayrı ayrı düşünecek olsak mutlak değerimiz sanki nedir… Eğer birimizin bir kıymeti varsa, o da diğerinin ona verdiği değerdir… Aşk muhakkak derin bir dostlukla başlar.”
“Her şey öğretilebilir. İyi yaşamak için neler yapmalı? Bunu bile öğretebiliriz insanlara. Çünkü İyi yaşamak da bilgiye dayanır. Bunu da göstermeliyim sizlere. Çünkü ülkemizin insanları daha yaşamanın acemisidir. Onlara insan gibi yaşaması öğretilmemiştir henüz. Nasıl yaşamak gerektiği de sezdirmeden öğretilebilir onlara. Hayatın yaşamaya değer olduğu öğretilebilir. Güzel sanatların da, edebiyatın da büyük ve güzel şeylerin de varolduğunu öğrenmeli insanlarımız.”
Oğuz Atay Oyunlarla Yaşayanlar Alıntıları
“Artık hayatta yeteri kadar acı var, insanlar bunu görmek için tiyatroya gitmezler artık.” ()
“Büyük kalpler nedense çok zayıf oluyor…”
“Kendimize isimler vermeyelim, yaptığımız işlerle varolalım, bunun dışında kalan bütün sahte unvanları, kurumları, insanın kendini üstün bir şey saymasına yol açan düzenleri yok sayalım…”
“(…) Ey zavallı milletim dinle! Şu anda hepimiz burada seni kurtarmak için toplanmış bulunuyoruz. Çünkü ey milletim, senin hakkında az gelişmiştir, geri kalmıştır gibi söylentiler dolaşıyor. Ey sevgili milletim! Neden böyle yapıyorsun? Neden az gelişiyorsun? Niçin bizden geri kalıyorsun? Bizler bu kadar çok gelişirken geri kaldığın için utanmıyor musun? Hiç düşünmüyor musun ki, sen neden geri kalıyorsun diye düşünmek yüzünden, biz de istediğimiz kadar ilerleyemiyoruz. Bu milletin hali ne olacak diye hayatı kendimize zehir ediyoruz.”
Oğuz Atay Korkuyu Beklerken Alıntıları
“Önce tarikatlara baktım: Bunlar, can sıkıcı yollar bulmuşlardı, bütün dertleri Allah’a varmaktı. Ruh temizliği, nefsin kötülüklerinden kurtulmak, birliğe varmak Allah’la bir olmak, O’nun yüzünü şurada burada görmek için belirsiz amaçlan, elle tutulması güç metodarla gerçekleştirmek için gereksiz yorgunluklara katlanmışlardı. Hepsinin de birbiriyle ilgisi vardı, işin aslı da anlaşılmıyordu. Yüzyıllardır bu kadar insan, saçlarını kesip kesmemek ya da belirli günlerde su içmemek için mi bir araya gelmişti? Sonra, kötülük neredeydi, kötülük? Görünüşte hep sevgi, ahlak, güzellik sözleri vardı ama, bir yerde kötülük olmalıydı; gizlilikten bir kötülük doğmalıydı. Sonra, bunların neden aralan açılmıştı peki? (Allah’a giden yolda kaç basamak olduğu konusunda mı?)”
“Bir yerden sevmeye devam edebilir miydim? Çünkü sevmek, yarıda kalan bir kitaba devam etmek gibi kolay bir iş değildi. Ya hiç sevmemişsem bugüne kadar? Bir kitaba yeniden başlamak gibi, sevmeye yeniden başlamak pek kolay sayılmazdı herhalde.”
“Yalnız yaşayan insanların, kendilerinde başlayıp biten eğlenceleri vardır.”
“Ne zaman vaktin var? dedi. Her zaman. Ona bu sözü söylemedim tabii. Her zaman vakti olanlara saygı duyulmaz.”
“Beni anlamıyorlardı. Zarar yok. Zaten beni, daha kimler anlamadı.”
“Şimdi onu nasıl inandırabilirim bütün bu süreyi onunla birlikte yaşadığıma? Onu unutmuş gibi yaşarken onu düşündüğüme? Anlamaz, görünüşe kapılır, anlamaz. Başkasına rastladığım için, bu yeni ilişkinin her şeyi unutturduğunu düşünür. Oysa her şeyi hatırlıyorum.”
“İyi şeyler birdenbire olur; bu kadar bekletmez insanı. Sürüncemede kalan heyecanlardan ancak kötü şeyler çıkar. Ya da hiçbir şey çıkmaz.”
En güzel söz ve mesajların yer aldığı sitede bulunmaktasınız.
- Ben ölürsem küllerimi onun gamzelerine gömsünler Olric
+ Eğer siz öldüğünüzde gülüyorsa o küller okyanusa yakışır efendimiz...
Bence zaman her şeyin çaresidir derler ya hani bence doğru değil zaman acıyı köreltir..
Ne ölmek nefessiz kalmaktır; ne de yaşamak nefes almaktır. Yaşamak; sevilmeyi hak eden birine yaşamını harcamaktır.
Bazen paramparça olursunuz ve parçalar
sizi parçalayanlara değil sadece her an etrafınızda olan
ve sizi çok sevenlere batar...
Çok yükseğe çıkamam; bende yükseklik korkusu var. Kimseyi yarı yolda bırakamam; bende ‘alçaklık’ korkusu var.
Geçer elbet efendim; Bazı teğet geçer, bazısı deler geçer, bazısı deşer geçer, bazısı parçalar geçer, ama mutlaka geçer.
Hani kömür taşırken üstünün kirlenmemesini istersin yaa, hee işte öyle bir şeydi Mutluluk...
Yalnızlığımı çok sevecek kadar da olsa üzüntülerim benim yalnızlaştığımı hatırlatacak kadar boş bırakmadı beni,
Gerçi bende üzüntülerimi boş veremeyecek kadar serbest bırakmıyordum.