Şükrü Erbaş Sözleri

Şükrü Erbaş Sözü
2 yorum

Gizemli bir suskunluğun dargın diliyim. Kan gülleri büyütürüm sabır saksılarında.

Herkes türküsünü elbet kendi sesiyle söyler! İnsanın dili boynuna kement olur mu?

Geceyi seyrede seyrede öğrendim ki ışık insanın içinde yanmıyorsa yüzüne vurmuyor.

Gelecek kaygısı duymaya başladığımız gün, çocukluğumuzu geride bıraktığımız gündür.

Bir hüzün eğrisi olarak ilişkilerin gergefinde, ördüm ömrümün dokusunu ilmek ilmek.

Eskimiş eşyalarız yeri hiç değişmeyen. Yalnızlığı çağrıştırıp yılgınlığı biçimleyen.

Ey insan ömrünü dolduran biçimleyen duygu Hüzün müdür her vakit mutluluğun bir yüzü?

Herkesin her şeyi kolayca konuştuğu, Arkasını döner dönmez unuttuğu zamanlardı.     

Yüzün bir türkü sonrasının kederli dalgınlığında; güldün mü, ben mi yanıldım, bilmem.

Kimsenin kimseyi anlamadığı bir dünyada söz boşluğu dövmekten başka ne işe yarıyor ki?

Gittiği en büyük uzaklık evinden işi olanlara, ne aşk, ne özgürlük, ne barış anlatabilirdi.

Uzun sustum, ey durmadan konuşanlar. Geçmedi üşümem, ben bir aşkın kar yağışından geliyorum.

Dünya sinema perdesi değil ki. Düşlerin de bir Şükrü Erbaş Sözleri sınırı olmalı, insanın gerçeği ile çevrili.

Ne kadar uzaksa bir felaket sizden, o kadar mutlusunuz, unuttunuz başkalarının acısını duymayı.

Sezai Karakoç Sözleri

Sayfamızda Sezai Karakoç Sözleri ve Sezai Karakoç Şiirleri yer almaktadır.  İnkâr tutsaklık, inan

Biz hepimiz dikenli tellerle sarılıyız, her ilişkide bir parçamız kalır ve bölüne bölüne biteriz de.

Biliyorsun ya susarak yaşamak zorundayım seni, bu yüzden gecelere ve sözcüklere bölüyorum ağırlığını.

Ölümü bilerek nasıl yaşar insan, geride dünyanın kalacağını bilerek nasıl ölür; bilmek bütün acıların anasıdır, de.

Sitemizin gelişimine katkıda bulunmak ister misiniz? Aşağıdaki https://www.neguzelsozler.com butonları kullanarak sitemizin gelişimine katkı sağlayabilirsiniz.

Ve güz geldi Ömür Hanım. Dünya aydınlık sabahlarını yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var göğün maviliğinde.

Suyu sevmeyen insanın, rüzgârı anlamayan, gökyüzünde bir bulutu olmayan insanın gideceği uzaklık, olsa olsa kendine sızan çaresizliktir.

Hayat dolduruyor her boşluğu kendince Bir başka başlangıçla Tutuşmak üzere yeniden Pembe üflemeleriyle bir ince soluğun soğuyor acılar bile.

Oysa ben bir akşamüstü, oturup turuncu bir yangının eteklerine, yüreği avuçlarımda atan bir can yoldaşıyla dünyayı ve kendimi tüketmek isterim.

Yağmur yağıyor Ömür Hanım. Gökten değil, yüreğimin boşluğundan ömrümün ıssız toprağına. Ve ben sonsuz bir düzlükte bir küçücük, bir silik nokta gibi eriyip gidiyorum.

Tenin tenime bu kadar sinmişken, ömrüm azala azala önümden akarken, gittiğin gerçek bu kadar herkese benzerken. Senin korkularını, benim inceliğimi doldurup yüreğime, bıraktığın.

Yaşamak zorunda olduğumuz şunca yılı, aykırı uçlar arasında gezdirip geçirmedikçe, alışkanlıkların sınırlarını aşmadıkça zaman zaman, yaşamak, nasıl yenilik olur, tükenmek değil de?

Farkında mısınız bilmem, kimse kendi acısını bile duymuyor artık. Kimse bir başkası için kederlenmiyor. Birbirine ihtiyacı olanlar özenle uzak duruyor birbirinden. Küçücük çocuklar bile yalnızlığın bilimini yapıyor.

Her şeyi iyi yanından görmeyi kim öğretti bize? Acıyı görmeyen insan, umutsuzluğu yaşamayan, iliklerine dek kederin işleyip yaralamadığı bir insan, mutluluktan, umuttan, sevinçten ne anlar? Göğü görmeden, denizi görmeden maviyi anlamaya benzemez mi bu?

@Hayalperest@ 3 yıl önce

Yorgun yüreğine sağlık. Şükrü Erbaş

@Nyctophilia 3 yıl önce

Şükrü erbaş sen muhteşem bir şaiirsin canım 💕

Bu siteye giriş yaparak çerez kullanımını kabul etmiş bulunuyorsunuz. Daha fazla bilgi için tıklayınız