Adorno Sözleri

Theodor Adorno Güzel Sözler
1 yorum

Bu sayfamızda Adorno Sözleri, Theodor Adorno Güzel Sözler yer almaktadır.

Yanlış hayat doğru yaşanmaz.

Gözümüzdeki kıymık en iyi büyüteçtir.

Her sanat yapıtı işlenmemiş bir suçtur.

Sadece sevgiye tutunacak gücü olan yaşar.

Auschwitz’den sonra artık şiir yazılamaz.

Egonun kendine verdiği değer aşkı soğutur.

İnsan, kendi kendisinin yegâne belirleyenidir.

Muhakemenin gücü benliğin tutarlığıyla ölçülür.

Sanatın bugünkü görevi, düzene kaos getirmektir.

Eğer hayatın anlamı olsaydı, onda anlam aranmazdı.

İnsanlar arasındaki yakınlık, sabırdır, hoşgörüdür.

Cinsel ahlakın ilk ve tek ilkesi: Suçlayan her zaman suçludur.

Kendi kendini bile anlamayan düşünceler, sadece onlar gerçektir.

Bir felsefe metninde her önermenin merkeze eşit uzaklıkta durması gerekir.

Gerçeküstücülük, nesnelliğin insanlardan esirgediklerini geri toplamaktır.

Auschwitz, bir insan mezbahaya bakıp “ama onlar hayvan” dediği zaman başlar.

Günümüzde insanın evindeyken kendini evinde hissetmemesi bir ahlak sorunudur.

Artık bir vatanı olmayan bir adam için, yazmak Adorno Sözleri yaşamak için bir yer haline gelir.

Yabancılaşma tam da insanlar arasındaki mesafenin kaldırılmasında gösterir kendini.

İnsanları oldukları gibi sever, çünkü onların olabileceklerinden nefret etmektedir.

Sanat daha önce yapılmamış olanı ister, fakat sanatın olduğu her şey daha önce yapılmıştı.

Cellat olmayı ya da cellatlara meşruluk sağlamayı hiçbir zaman hiçbir koşulda kabul edemem.

Bugün inceliğin bireydeki sahici ilkesi, hakkında konuşmayı sahiden reddettiği şeyde saklıdır.

Düşünceyi düşünce yapan şey de kendi yalıtılmış varlığı değil, karşıtıyla kurduğu bu bağlantıdır.

Baskı belli bir yoğunlukta, sürekli olursa mazlumun tek kurtuluşu zalime, cellada aşık olmak olur.

Diyalektik düşünce mantığın zorbalığından yine onun https://www.neguzelsozler.com kendi araçlarını kullanarak kurtulma çabasıdır.

Kişi kendi saldırganlığını ne kadar benimserse, toplumun baskıcı ilkesini de o kadar iyi temsil eder.

Her türlü ahlakın modeli ahlaksızlıktır ve bugüne kadar da birincisi ikincisini hep yeniden üretmiştir.

Hediye vermenin yozlaştığını, o iç karartıcı icattan; “hediyelik eşya” diye üretilen şeylerden anlayabiliriz.

İnsanlar hakikatsizliğin eline düşmediklerini düşünürler, düpedüz anlamsız bir şey uğruna şehit olamazlarmış gibi.

Tahakkümün bir temel özelliği, kendisiyle özdeşleşmeyen herkesi sırf farklı olduğu için düşman kamptan saymasıdır.

Mazlumların şahaneleştirilip yüceltilmesi, onları mazlumlaştıran sistemin yüceltilmesinden başka bir şey değildir.

Varolan hiçbir zaman düşüncenin tam onu anlattığı gibi değildir. Her zaman belli bir abartı ögesi bulunur düşüncede.

Hızla giden arabanın içinden gördüğü şeyi kaydetmez göz, çünkü; silinen manzara da kendi taşıdığından fazla iz bırakmaz.

Bir zamanlar iyi ve temiz olan her şey, bağımsızlık, sebat, basiret, ihtiyatlılık gibi özellikler bütünüyle çürüdü, kirlendi.

Özgürlük hiçbir zaman verili değildir, her zaman tehdit altındadır. Mutlak belirlilik, her defasında da, özgürlük yoksunluğudur.

Kurtarılmayı beklerken bize de bir ses umudun boş olduğunu söyler; ama sadece bu güçsüz umuttur tek bir soluk bile almamızı sağlayan.

Felsefe, özgürlüğün insanın uğraşmak istediği şeyi seçebilmesi, kötü olan her şeyin kendi eseri olduğunu kabullenebilmesi olduğunu söyler hep.

Bir düşün içinden geçerken uyanan kişi, hevesinin kursağında kaldığını, dünyanın en iyi şeyinin kendisine gösterilip de verilmediğini hisseder.

Yalan söyleyen adamın asıl söylemek istediği, karşısındaki insana da onun kendisi hakkındaki düşüncelerine de kayıtsız olduğunu hissettirmektir.

Umutsuzluğun egemen olduğu yerde, sorumlu bir biçime uygulanabilecek tek felsefe, her şeyi, kurtarılmanın, bağışlanmanın açısından görme çabasıdır.

Gözetilecek çıkarları ve gerçekleştirilecek planları olan “dünyevi kişinin” gözünde, karşılaştığı insanlar otomatik olarak dost veya düşmana dönüşür.

İnsanların birbiriyle konuşmasının önkoşulları vardır: İletilmeye değer bir deneyim, ifade özgürlüğü ve kişilerin aynı anda hem bağımsız hem de ilişkili olması.

Bilginin iktidarla ilişkisi sadece uşaklıkla değil, hakikatle de ilgilidir. Çoğu bilgi eğer güçler ilişkisiyle orantılı değilse, biçimsel açıdan ne kadar doğru olursa olsun geçersizdir.

Seyredilen nesnenin dışındaki her şeye karşı aldırışsızlıkla hatta küçümsemeyle dolu olmayan bakışın güzelliğe erişmesi imkansızdır. Ve varolanın hakkını verebilen de sadece karasevdadır.

Auschwitz’in bir daha olmaması talebi, öncelikle eğitime yönelik olmalıdır. Bu, diğerlerine göre o kadar önceliklidir ki, buna sebep sunmak bir yana, sebep sunmamam gerektiğini düşünüyorum.

Nasihat almaya yanaşmayana yardım da edilemez, diyordu burjuva, bedava öğütle kendini yardım yükümlülüğünden kurtarmayı ve aynı zamanda ona başvuran çaresiz kişi üzerinde iktidar kurmayı da umarak.

Tek sorumlu davranış biçimi şu olabilir: kendi bireysel varoluşumuzu bir ideolojiye dönüştürmekten kaçınmak ve özel yaşamımızı da en alçakgönüllü, en iddiasız ve en gürültüsüz biçimde sürdürmek -ama artık iyi yetişmiş olmanın bir gereği olarak değil, bu cehennemde hala soluyabilecek havayı bulabiliyor olmanın utancından ötürü.

Bu Sayfayı Değerlendir

Bu siteye giriş yaparak çerez kullanımını kabul etmiş bulunuyorsunuz. Daha fazla bilgi için tıklayınız