Güzel Şiirler sayfamızda, Harika Şiirler, Muhteşem Şiirler, Etkileyici Şiirler, En Güzel Şiirler yer almaktadır.
Sen kocaman çöllerde bir kalabalık gibisin,
Kocaman denizlerde ender bir balık gibisin.
Bir ısıtır, bir üşütür, bir ağlatır bir güldürür;
Sen hem bir hastalık hem de sağlık gibisin.
Özdemir ASAF
Ağlamak için gözden yaş mı akmalı?
Dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?
Sevmek için güzele mi bakmalı?
Çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı?
Hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır?
Özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı?
Hırsızlık; para, mal mı çalmaktır?
Saadet çalmak, hırsızlık olamaz mı?
Solması için gülü dalından mı koparmalı?
Pembe bir gonca iken gül dalında solmaz mı?
Öldürmek için silah, hançer mı olmalı?
Saçlar bağ, gözler silah, gülüş, kurşun olamaz mı?
Victor HUGO
Yerin seni çektiği kadar ağırsın,
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın,
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç…
Sevdiklerin kadar iyisin,
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün,
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kâr sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;
Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun.
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,
Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın.
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer;
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret,
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın.
Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın,
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..
İşte budur hayat!
İşte budur yaşamak,
Bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir,
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli,
Bebek ağladığı kadar bebektir.
Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin,
bunu da öğren,
Sevdiğin kadar sevilirsin…
Can YÜCEL
Ben sana mecburum bilemezsin
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum.
Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
Bu şehir o eski İstanbul mudur
Karanlıkta bulutlar parçalanıyor
Sokak lambaları birden yanıyor
Kaldırımlarda yağmur kokusu
Ben sana mecburum sen yoksun.
Sevmek kimi zaman rezilce korkuludur
İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur
Tutsak ustura ağzında yaşamaktan
Kimi zaman ellerini kırar tutkusu
Bir kaç hayat çıkarır yaşamasından
Hangi kapıyı çalsa kimi zaman
Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu
Fatih’te yoksul bir gramofon çalıyor
Eski zamanlardan bir cuma çalıyor
Durup köşe başında deliksiz dinlesem
Sana kullanılmamış bir gök getirsem
Haftalar ellerimde ufalanıyor
Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
Ben sana mecburum sen yoksun.
Belki haziran da mavi benekli çocuksun
Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
Bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden
Belki Yeşilköy’de uçağa biniyorsun
Bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor
Belki körsün kırılmışsın telaş içindesin
Kötü rüzgar saçlarını götürüyor
Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Bu kurtlar sofrasında belki zor
Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden
Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Sus deyip adınla başlıyorum
İçim sıra kımıldıyor gizli denizlerin
Hayır başka türlü olmayacak
Ben sana mecburum bilemezsin.
Attila İLHAN
Maviye,
Maviye çalar gözlerin,
Yangın mavisine.
Rüzgarda asi,
Körsem,
Senden gayrısına yoksam,
Bozuksam,
Can benim, düş benim,
Ellere nesi?
Hadi gel,
Ay karanlık…
İtten aç,
Yılandan çıplak,
Vurgun ve bela
Gelip durmuşsam kapına
Var mı ki doymazlığım?
İlle de ille
Sevmelerim,
Sevmelerim gibisi?
Oturmuş yazıcılar
Fermanım yazar
N’olur gel,
Ay karanlık…
Dört yanım puşt zulası,
Dost yüzlü,
Dost gülücüklü
Cigaramdan yanar.
Alnım öperler,
Suskun, hayın, çiyansı.
Dört yanım puşt zulası,
Dönerim dönerim çıkmaz.
En leylim gecede ölesim tutmuş,
Etme gel,
Ay karanlık…
Ahmed ARİF
Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Göz yaşlarıma, ellerinizle?
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.
Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum.
Orhan Veli KANIK
Gözlerim gözünde aşkı seçmiyor
Onlardan kalbime sevda geçmiyor
Ben yordum ruhumu biraz da sen yor
Çünkü bence şimdi sende herkes gibisin
Yolunu beklerken daha dün gece
Kaçıyorum bugün senden gizlice
Kalbime baktım da işte iyice
Anladım ki sen de herkes gibisin
Büsbütün unuttum seni eminim
Maziye karıştı şimdi yeminim
Kalbimde senin için yok bile kinim
Bence sen de şimdi herkes gibisin
Nazım Hikmet RAN
Değişir rüzgarın yönü,
Solar ansızın yapraklar;
Şaşırır yolunu denizde gemi,
Boşuna bir liman arar.
Gülüşü bir yabancının,
Çalmıştır senden sevdiğini;
İçinde biriken zehir,
Sadece kendini öldürecektir;
Ölümdür yaşanan tek başına
Aşk iki kişiliktir.
Bir anı bile kalmamıştır,
Geceler boyu sevişmelerden;
Binlerce yıl uzaklardadır,
Binlerce kez dokunduğun ten;
Yazabileceğin şiirler,
Çoktan yazılıp bitmiştir;
Ölümdür yaşanan tek başına,
Aşk iki kişiliktir.
Avutamaz olur artık
Seni bildiğin şarkılar;
Boşanır keder zincirlerinden
Sular tersin tersin akar;
Bir hançer gibi çeksen de sevgini
Onu ancak öldürmeye yarar:
Uçarı kuşu sevdanın
Alıp başını gitmiştir;
Ölümdür yaşanan tek başına,
Aşk iki kişiliktir.
Yitik bir ezgisin sadece,
Tüketilmiş ve düşmüş, gözden.
Düşlerinde bir çocuk hıçkırır
Gece camlara sürtünürken;
Çünkü hiç bir kelebek
Tek başına yaşayamaz sevdasını,
Severken hiçbir böcek
Hiç bir kuş yalnız değildir;
Ölümdür yaşanan tek başına,
Aşk iki kişiliktir.
Ataol BEHRAMOĞLU
Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.
Geyve’nin gülleri ve beyaz yatak.
Kanadı kırık kuş merhamet ister.
Ah senin yüzünden kana batacak.
Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.
Ulur aya karşı kirli çakallar,
Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa.
Mona Rosa bugün bende bir hal var.
Yağmur iri iri düşer toprağa,
Ulur aya karşı kirli çakallar.
Açma pencereni perdeleri çek,
Mona Rosa seni görmemeliyim.
Bir bakışın ölmem için Güzel Şiirler yetecek.
Anla Mona Rosa ben bir deliyim.
Açma pencereni perdeleri çek.
Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi,
Bende çıkar güneş aydınlığına.
Bir nişan yüzüğü bir kapı sesi.
Seni hatırlatır her zaman bana.
Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi.
Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur.
Bir mumun ardında bekleyen rüzgar,
Işıksız ruhumu sallar da durur.
Zambaklar en ıssız yerlerde açar.
Ellerin, ellerin ve parmakların
Bir nar çiçeğini eziyor gibi.
Ellerinden belli olur bir kadın,
Denizin dibinde geziyor gibi.
Ellerin, ellerin ve parmakların.
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona.
Saat onikidir söndü lambalar
Uyu da turnalar girsin rüyana,
Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar.
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona.
Akşamları gelir incir kuşları,
Konarlar bahçemin incirlerine.
Kiminin rengi ak kiminin sarı.
Ah beni vursalar bir kuş yerine.
Akşamları gelir incir kuşları.
Ki ben Mona Rosa bulurum seni
İncir kuşlarının bakışlarında.
Hayatla doldurur bu boş yelkeni.
O masum bakışların su kenarında.
Ki ben Mona Rosa bulurum seni.
Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa.
Henüz dinlemedin benden türküler.
Benim aşkım uymaz öyle her saza.
En güzel şarkıyı bir kurşun söyler.
Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa.
Artık inan bana muhacir kızı,
Dinle ve kabul et itirafımı.
Bir soğuk, bir mavi, bir garip sızı
Alev alev sardı her tarafımı.
Artık inan bana muhacir kızı.
Yağmurdan sonra büyürmüş başak,
Meyvalar sabırla olgunlaşırmış.
Bir gün gözlerimin ta içine bak
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış.
Yağmurdan sonra büyürmüş başak.
Altın bilezikler o kokulu ten
Cevap versin bu kuş tüyüne.
Bir tüy ki can https://www.neguzelsozler.com verir gülümsesen,
Bir tüy ki kapalı geceye güne.
Altın bilezikler o kokulu ten.
Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.
Geyve’nin gülleri ve beyaz yatak.
Kanadı kırık kuş merhamet ister,
Ah senin yüzünden kana batacak.
Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.
Sezai KARAKOÇ
Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun, etme.
Başka bir yar, başka bir dosta meylediyorsun, etme.
Sen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı?
Hangi hasta gönüllüyü kastediyorsun, etme.
Çalma bizi, bizden bizi, gitme o ellere doğru.
Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun, etme.
Ey ay, felek harab olmuş, altüst olmuş senin için… Ey, makamı var ve yokun üzerinde olan kişi, Sen yüz çevirecek olsan, ay kapkara olur gamdan. Bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan. Aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer; Ey, cennetin cehennemin elinde oldugu kişi, Şekerliğinin içinde zehir zarar vermez bize, Bizi sevindiriyorsun, huzurumuz kaçar öyle. Harama bulaşan gözüm, güzelliğinin hırsızı. İsyan et ey arkadaşım, söz söyleyecek an değil. Seni, anlatabilmek seni. Ard-arda kaç zemheri, Seni bağırabilsem seni, Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin, İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya; Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya! İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal. Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya, İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su; Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya; Siz de Güzel Şiirler eklemek istiyorsanız ya da sayfa hakkında görüşlerinizi söylemek istiyorsanız yorum bölümünü kullanabilirsiniz.
/>
Bizi öyle harab, öyle altüst ediyorsun, etme.
Sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun, etme.
Ayın da evini yıkmayı kastediyorsun, etme.
Gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun, etme.
Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun, etme.
Bize cenneti öyle cehennem ediyorsun, etme.
O zehiri o şekerle sen bir ediyorsun, etme.
Huzurumu bozuyorsun, sen mahvediyorsun, etme.
Ey hırsızlığa da değen hırsızlık ediyorsun, etme.
Aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun, etme.
Mevlana Celaleddin RUMİHasretinden Prangalar Eskittim
İyi çocuklara, kahramanlara,
Seni, anlatabilmek seni,
Namussuza, haldan bilmez,
Kahpe yalana.
Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu.
Dışarda gürül-gürül akan bir dünya…
Bir ben uyumadım,
Kaç leylim bahar,
Hasretinden prangalar eskittim.
Saçlarına kan gülleri takayım,
Bir o yana,
Bir bu yana…
Dipsiz kuyulara,
Akan yıldıza.
Bir kibrit çöpüne varana,
Okyanusun en ıssız dalgasına
Düşmüş bir kibrit çöpüne.
Yitirmiş öpücükleri,
Payı yok, apansız inen akşamdan,
Bir kadeh, bir cigara, dalıp gidene,
Seni, anlatabilsem seni…
Yokluğun, cehennemin öbür adıdır
Üşüyorum, kapama gözlerini…
Ahmed ARİFSakarya Türküsü
Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.
Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.
Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;
Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir.
Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kâinat;
Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!
Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne,
Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine;
Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.
Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?
Rabbim isterse, sular büklüm büklüm burulur,
Sırtına Sakaryanın, Türk tarihi vurulur.
Eyvah, eyvah, Sakaryam, sana mı düştü bu yük?
Bu dâva hor, bu dâva öksüz, bu dâva büyük! ..
Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?
Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal,
Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan;
Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan.
Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu ân;
Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an!
Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu;
Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?
Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna;
Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?
Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir?
Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir!
Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler;
Sakarya, kandillere katran döktü geceler.
Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!
Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.
Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek;
Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?
Kafdağını assalar, belki çeker de bir kıl!
Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl!
Sakarya, sâf çocuğu, mâsum Anadolunun,
Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!
Sen ve ben, gözyaşiyle ıslanmış hamurdanız;
Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!
Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;
Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!
Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;
Sen kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber Kılavuz!
Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya! ..
Necip Fazıl KISAKÜREK (1949)
En güzel söz ve mesajların yer aldığı sitede bulunmaktasınız.
Seni ararlarken ilk benim kalbime
Beni ararlarken ilk senin kalbine baksınlar istiyorum.
Gel bu kayıp olayının failleri olalım...
Sen beni ben seni esir edeyim kalbimde...
Gel bu olayın mağdurları olalım
Gömelim birbirimizi en ücra köşelerine kalplerimizin
Gömmek mi? Neyse cezası...
Cezası mı? Neyse çekerim
Gel... Gel
Suçlu olmak istiyorum bu kayıp olayında
Gel...
Mağdur olmak istiyorum bu kaybolma olayında
Gel yapalım ... Gel
Gel, kaybolmak istiyorum artık
Gel gömmek istiyorum seni
En ücra köşelerine kalbimin
Gel ... Gel ... Gel
Gel bu olayı gizlice yapalım... Adına meçhul diyelim.
Bilmesin kimse, adına yakışır bir olay olsun.
Gel, bu olayın failleri olalım
Gel, bu olayın esirleri olalım
Gel... hem failleri hem esirleri olalım bu olayın.
Yap bi güzelik be 🥰
gel kon hadi kalbime 🙆🏻♀️♥️
tatlı tatlı gel konuşalım 💁🏻♀️
gelde aşkın gönlünü alalım 👁👄👁
ooooooo dön konuşalım 💑
ooooooo öp barışalım 😘
ooooo tatlı tatlı 😝
Ooook gönlünü alalım 💔+❤
Bazen bir sokak lambası olursun geceyi aydınlatan
Bazen bir hayal olursun sevdiğini akla getiren
Ve bazen bir kadeh rakı olursun bütün acıları tekrar yaşatan
Bazen..Bazen..Bazen...
LİMON GİBİ SEVDİM
Limon gibi sevdim ben,
Ne çok tatlı,
Ne çok tuzlu,
Ekşide olsun dedim...
Limon gibi sevdim.
Anlayana,
Adam gibi sevdim.
Ağzım şapırdak,
Yüzümse ekşi.
Tadı buymuş demek,
Demek ki!
Böylesi gerek.
Limon gibi sevdim ben,
Limon gibi.
Anlayana,
Adam gibi sevdim.
Adem ÖZEL (SORGUNLU)
GÜLLERDE AĞLAR
Batarya güneş, doğduğu gibi.
Serin güz sessizliği çökerya akşamlara,
Takvimden bir gün daha sensiz koparya,
Kavurur sensizlik içimi hasretin sıcağında,
Dağlanır yüreğim suskun sessizliklerle,
Yine anlatamam sensizliğin sızısını,
İşte o vakit........
Gözlerde ağlar canım, gözlerde ağlar,
Lale, sümbül boyun eğer güllerde ağlar.
Gözlerde ağlar canım, gözlerde ağlar,
Çiğ düşer bahçemede, güllerde ağlar.
Biter gece ağır ağır sarhoş uykularda,
Zihnimde yokluğun, hayalin firarlarda,
Sabah sensiz, gün sensiz, ben sensiz,
Gönül bahçem çiçek dolu gül sensiz,
İşte o vakit.......
Gözlerde ağlar canım, gözlerde ağlar,
Lale, sümbül boyun eğer güllerde ağlar.
Gözlerde ağlar canım, gözlerde ağlar,
Çiğ düşer bahçemede, güllerde ağlar.
Adem ÖZEL (SORGUNLU)
Bekliyorum sustuğum ve inanmak istemediğim bir hayalin ardında durup dönüyorum sanki bütün dönen şeyler benim içimdeymiş gibi ve usulca elleri diyorum ellerin benim olsa ve kendi acılarımı okşasam sen de bir sırat köprüsü gibi sadece varacağım yol olsan en sonuda bir densiz vadide çığlık çığlığa bağırsan.
BİR ŞEHİR YANAR İÇİMDE
Bir yıldız kayar, afili gecelerde,
Tut tutabilirsen beni o vakit,
Bir kısrağın en şahlanmış hali içimde,
Bir kaplanın kükreyişi zihnimde,
Bir aşkın en hüzünlü şarkısına seni yazarım,
Kimse bilmez, sensizliğimde yanarım
Yinede yıldız yıldız üşürsün gökyüzünde.
Bir şehir yanar içimde,
Seni ,bensizliğime saklarım o vakit,
Her bir göz yaşım sen olursun,
Yetmez bir düş,bir hayal,olursun,
Yetmez kor bir yangın olursun.
Bir şehir yanar içimde,
O zaman, sen içime dert olursun.
Yetmez, hasret hasret aşk olursun.
Bir şehir yanar içimde,
Sis basar zihnimi yokluğunda,
Puslarda kalırım.
Kimse bilmez
Bir şehir yanar içimde....
Adem ÖZEL (SORGUNLU)
Karşınızdaki ne hisseder bir düşünseydiniz ,
Belki kalp bile sizin için atıyor bir bilseydiniz,
Size fazla gelen kalpte durmaktan bezdiyseniz,
Bir şans daha verseydiniz...
Solmuş çiçeğe can suyu verseydi
Bilmiyordu ama yaşamak için sebebim olurdu
Suan hayat iyi gitmesine rağmen her şeyimin
Gözünde önemsiz olduğum için mutsuz olmazdım.
Unutulmak da bir hismiş anladım şimdi
Bizi bitiren o gizlice beslediğin kindi
Beni ölüme bıraktığın o şanslı kimdi
Anladım gerçekler ne kadar acıymış şimdi
Belki bu hayat bir oyun
Siz nimetlere doyun
Ben şimdi yatıyorum mezarımda yüzükoyun
Bana diyemedi bile seni seviyorum
Ki haklı yalan en büyük günah hayatta
Ne kadar degersizim kalbinde biliyorum
Ama sensiz her şey bayat ha
Yararsız ne varsa sahibim
Sen gelince düzelirim diye sevinmiştim
Ama bıraktığın acılarla evrilmişim
Sağ ol artık bıçak yarası nedir haberdarım
Eskisinden daha iyi geliyorum
Artık ölmek için daha çok var nedenim
Beni aşar bu kederim
Sevgi sayesinde eskisinden bile beterim
Kim bilir kimin elinde benim eyerim
O istese sesimi bile keserim
Bitti sanıyor herkes hevesim
Ama bilmiyorlar beni hiç sevmedi sahibim
Bende onlar gibi beşerim
Ama yok hayvandan farkım
Zaten sormayın yok benim arkım
Üzüm bile durur dalda salkım salkım
Efendiniz istiyor yerinizden kalkın
Etrafınıza bakın
Durmayın yerinizde sakın
Artık eyeri elimizde atın
Herkesi önünüze katın
Ve rahatınıza bakın
Beni efendi diye anın
Bilmiyorum düşman kaynıyor her yanın
Coşkuyla dolmuş senin her anın
Suçlu varsa bakmayın asın
Hiçbir değeri kalmadı göz yaşının
Değersiz oldu sözü basının
Gücüne bakıldı dünyada düşmanın kasının
Değeri bile yüksek sizden tuvalet taşının.
Sevmek kimi zaman rezilce korkuludur,
İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur💔
Keşke hayatımda senin gözlerin kadar renkli olsaydı, belki o zaman bende senin gibi hayata renkli bakardım 😞💔💔💔
Olduğum şeyle olmadığım şey arasında, hayal ettiğim şeyle hayatın beni yaptığı sey arasında bir boşluğum.
YOZGAT
Yozgat seni adım adım gezmeli,
İnsanına güzel nedir sormalı,
Güzel seven sevdasını çekmeli,
Bülbül sussun, yiğit desin.....
Elma benim,ayva benim, nar benim,
Hilal kaşlı, kahve gözlü yar benim.
Yozgat senin dağlarına çıkmalı,
Çamlığından merkezine bakmalı,
Sevdasını gözlerinde görmeli,
Güller sussun,kızlar desin....
Sürme benim,kına benim,şal benim,
Delikanlı, çatık kaşlı yar benim.
Yozgat senin Sorgun’una bakmalı,
İlim,irfan, adamlığı tatmalı,
Soğuğunu tepelere satmalı,
Boran benim, yağmur benim, kar benim,
Üç tepene isim yazan , yar benim.
Sofra sofra yemeğini tatmalı,
Bağdaş kurup, tahtayada çökmeli,
Tandırında dürümünü sarmalı,
Tandırdaki ateş benim,köz benim,
Sac üstünde yufka açan yar benim.
Adem ÖZEL (SORGUNLU)
Ya şu şiirlerini paylaşan arkadaşlara bir kaç sözüm var. Yazdığım çok şiirim var hepside birbirinden özeller ve güzeller ama şimdiye kadar bir tanesini tek paylaştım onada da pişman oldum neden diye sorarsanız şöyle diyeyim onların hiç biri yazarına ait değil bu yüzden paylaşan arkadaşların sevgisinden şüphe duyarım ve yazdıklarından bir beklenti içinde olduğunu düşünürüm. Amacınız ne sizin topluma kazandırmak mı?
Bir kelebeğim gülden güle konarım
Çirkine değil güzele yanarım
Ben yarım senin yoluna bu can-ı adarım
Yine seni çok seviyorum yine seni mavi gözlü çocuk.
İSTANBUL
Kaç aşık sokaklarında ah-landı kimbilir?
Kaç köşebaşında berduşlar şahlandı ve
Sen gülerek seyrettin
İstanbul.....
Kırdılar şişeleri, bağrında kanatırcasına
Kan kırmızısı şarapların kızıllığında ve
Sen umursuzca kirlendin
İstanbul.....
Gündüzler geceyi, geceler gündüzü kovaladı,
Şuursuzca, sormadın yorgunluğunda ve
Ağladı mavi gözlerin, İstinyenin koyunda
İstanbul.....
Ay tepende nöbetçi,yıldızlar gerdanlıktı
Dolaşmıştı saçların, Haliç rüzgarlarında ve
Uğraştında bir türlü çözemedin
İstanbul.....
Kimler sana göz koydu, abadı ezelden
Canverdiler kapında,naralarla gelirken ve
kestirdin kaç yiğidi surdibinde .
İstanbul.....
Adem ÖZEL (SORGUNLU)