Nabi Sözleri

Nabi Sözleri
0 yorum

Sayfamızda Nabi Sözleri yer almaktadır.

Bu neşenin sonu elbette baş ağrısıdır.

İlm bi-lucceyi be-sahildir,
Anda âlim geçinen cahildir.

Sende takdir olunmamış rızık eline geçmez.
Sana ayrılmış olan da asla başkasına gitmez.

Her sineye şayan degul esrar-ı muhabbet.
(Her sine aşk sırını taşımaya uygun değil)

Bende yok sabr u sükûn sende vefâdan zerre,
İki yoktan ne çıkar fikr edelim bir kerre.

Halkı rencîde eden âlemde,
Kendi rencîde olur son demde.
(Halkı inciten âlemde, Kendi incinir son nefeste.)

Bunun mâh–ı nev Bab–üs selâmın sine–i çâkidir.
Gökyüzündeki yeni ay, O’nun kapısının yüreği yaralı aşığıdır.

Yine o bildüğin işler kalur sana aczün
Kaderle her ne kadar kâr-zâr olınsa bile
(Yine o bildiğini işler, kalır sana acizliğin. Kaderle her ne kadar savaşılsa bile.)

Sühan-ı bîhudeden hoş gelür âvâz-ı horûs
Bârî ma’nâsını bilmez ise hengâmı bilür
(Horozun ötüşü boş sözden daha hoştur, Manasını bilmese de, bari ötecegi zamanı bilir.)

İrâde etse bu emrin taalluk fethine Nâbî
Ana etrâf-ı nâ-me’mulden esbâb olur peydâ
(Bir işin olmasını Hak Teâlâ dilemişse, Ona umulmadık taraflardan sebepler meydana çıkar.)

Olmuş o kadar halk-ı cihan mekirde üstad
Kim sâbıka-i şöhret-i şeytan unutulmuş.
(İnsanlar hile konusunda o kadar ustalaşmışlar ki, Şeytanın bu konudaki şöhreti unutulup gitmiş.)

Yola bakmakdan ağardı sanemâ dîde-i ter
Ağla ey gözlerim ağla ne gelir var ne gider
( Ey Nabi Sözleri güzel sevgili! Yolunu gözlemekten gözlerim kör oldu. Ağla gözlerim ağla ne gelen var ne giden.)

Leb zikrde amma ki gönül fikr-i cihânda,
Kaldı arada sübha-i mercân mütereddid.
(Dudakta Allah adı, gönülde dünya sevdası. Eldeki mercan tespih ise hangisine uyacağını şaşırmış vaziyette.)

Bihbûdi-i mizâcımıza düşme ey tabîb,
Dükkân-ı kâinâtda yokdur ilâcımız.
(Ey hekim! (Âşık) yaratılışımızı iyileştireceğim diye sıkıntı çekme. Çünkü şu kâinat eczanesinde bizim ilacımız yoktur.)

Kimdir bizi men eyleyecek bağ-ı cinandan,
Mevrus-i pederdir gireriz hane bizimdir.
(Cennet bahçelerinden bizi men edebilecek olan da kimmiş.!? O ev bize Adem atamzıdan mirastır, elbette gireriz.)

Bu neşenin sonu elbette baş ağrısıdır.
Gerçekleşmesi için düşmanına başvurmayı gerektiren isteğe lanet olsun.
(Sende takdir olunmamış rızık eline geçmez. Sana ayrılmış olan da asla başkasına gitmez.)

Bu bahr-ı gamda kalur mıydı böyle keşti-i hatır
Kenara çıkmağa gönlümce rüzgarum olaydı
(Sahile çıkmaya gönlün istediği gibi rüzgarım olsaydı hiç gönül gemim bu gam ve keder denizinde kalır mıydı?)

Yokdur eğerçi hırka vü tesbîh ü tâcımız,
Amma ki i’tibâra da yok ihtiyâcımız.
(Gerçi bir https://www.neguzelsozler.com hırkamız, tespihimiz, hatta tacımız da yoktur. Doğrusu (bunların sağlayacağı) bir itibara da ihtiyacımız yoktur.)

Saded-i ma’nâ da yoksa sâde nazma kim eder rağbet
Nedir bî-rûh nef’i mürgü tasvîre perr ü bâlin
(Anlam da yoksa salt şiirsel biçimle kim ilgilenir, Yararı nedir cansız bir kuşu tasvir için çırpınmanın?)

Ne girersiñ araya yâre niyâz itdikçe
Kanı ey girye mürâʻât-ı edeb n’oldu saña
(Ben yârime niyazda bulunurken niye zırt pırt aramıza giriyorsun; sevgili gözyaşım, hani edebe riayet edecektin, n’oldu sana böyle.)

“Kalem kec-dil, mürekkeb rû-siyeh, kağıt dü-rû bilmem,
Kimi etsem o şûha arz-ı hâlim yazmada mahrem.”
(Kalem eğri dilli, mürekkep siyah , kâğıt iki yüzlü! Şimdi sevgiliye arzu halimi yazmaya kimi mahrem kılayım?)

Cefâ gördük o nahl-i nâz-perverden vefâ derken
Bizimle âkıbet bîgâne çıktı âşinâ derken
(Biz vefa derken, o nazlı, fidan boylu sevgiliden cefa gördük. Biz onu kendimize dost bilirken, sonunda bize yabancı çıktı.)

Mübtelâsı olduğum dilber bilir bilmezlenir
Sergüzeşt-i mihrini ezber bilir bilmezlenir
(Sevgili, kendisine olan tutkunluğumu bilir ama bilmezden gelir, Sevgisinin perişan edici macerasını bilir ama bilmezden gelir.)

İlk yorumu sen yapmak ister misin

Bu siteye giriş yaparak çerez kullanımını kabul etmiş bulunuyorsunuz. Daha fazla bilgi için tıklayınız