Özgürlüğe ölüm, kuşa bir kafes. Kim bilir, ne zaman verilecek son nefes? Zannetme hayattan gaye, sadece heves! Kâlû Belâ’yı nasıl unuttun, ey ruh, sana pes!
Ey nefis! Tetiği çeken sensin, sonra da kader mahkumuyum dersin. İyilik gelse başına hepsi benimdir dersin, su-i ihtiyarından gelen bir kötülüğü, sahiplenmez; kaderindir dersin.
Dersin: “Ne kadar söylesem az.” Bil ki kelamdaki i’cazdandır icaz.
İlim başta taşınan elmastan bir yüktür, insan yükü nispetinde ihtiyatlı yürür.
İman bir nur olur, kiminde kibrit olur. İman bir nur olur, kiminde şems olur.
Aynı adama baktılar, farklı adlar taktılar. Şâir denen aynada, onlar kendilerine baktılar.
Öleceğim bir gün ben de, ağlamayın hiçbir yerde! Düğünümdür, düğünümdür! Sevgili’ye dönüşümdür.
Gördüm vefat var bir evde, Ağlıyorlar dört bir yerde. Göz yaşları dönmüş sele, sanki gidişi nereye?
Ölüm haktır, kaçış yoktur. Her nefis tadacaktır, ruh bedenden çıkacaktır.
Geldin bir damla su ile, gidişin bir tohum ile; bu kibir gurur ne diye?
Uyan artık gafletten, ölüm ansızın gelecek! Sanma herkes de seninle bir gelecek.
Özgürlüğe ölüm, kuşa bir kafes. Kim bilir, ne zaman verilecek son nefes? Zannetme hayattan gaye, sadece heves! Kâlû Belâ’yı nasıl unuttun, ey ruh, sana pes!
Nasıl oynar Müslüman kumar, haram lokmadan ne umar?
İster piyango desinler, ister loto, ister ganyan. Hepsi kumardır, bilsin bunu oynayan!
Bırakmalı günahta inadı, helal lokmadadır nimetin tadı.
Bak şimdi şu diline! O Rahman’dan hediye. Tercüman latifene, mûcize-i azîme...
Resûl’den aldım hilim, Rabbim verdi ilim. Kesilsem dilim dilim, yine de Hakk der dilim.
Ey nefis! Gel etme gurur! İbadettedir asıl onur. Kulûb bulur, Zikrullah ile huzur.
Bil ey nefsim! İyilik onu emreden külli irade sahibinin; kötülük O’na isyan eden bedbaht nefsinin.
Ey nefis! Tetiği çeken sensin, sonra da kader mahkumuyum dersin. İyilik gelse başına hepsi benimdir dersin, su-i ihtiyarından gelen bir kötülüğü, sahiplenmez; kaderindir dersin.
İnsan ölümsüz değil, sen Hakk önünde eğil.
Azaplara atar, bil! Hikmetsiz konuşan dil.
Aşk; gül demek, bülbül demek, bülbüldeki vefâ demek.
Biz önce Müslüman’ız, Sonra Türk’üz. Biz önce Müslüman’ız, Sonra Kürt’üz. Biz önce Müslüman’ız, Sonra Arab’ız, Fars’ız, Çerkez’iz, Laz’ız...
Ey nefsim! Sen bilmediğinin âlimi; Bildiğinin cahilisin;
Tevâzuyla insan olur,
Kibirle yok olursun.
Empatiyi terk eden insanlığını kaybeder.
İlk üç emridir dinimizin “Oku!” Yarın mahşerde de ilk suali olursa “Okudun mu?” Sen o günün dehşetini şimdiden oku!
Ey nefsim! Aç gözünü, olma kör, Sanat mûcizelerini gör. Bak, üzüm asmasının yaprağındaki nakşa, Tesâdüfî olması mümkün mü hâşâ?
Hadis, fıkıh, tefsir, kelam... İlmi talep ettim her an, akıp gider; durmaz zaman. Önce ihlâs derim o zaman.
Ey nefsim! Sen oruç tutuyorsan oruç da seni tutmalı; Oruçtan mânâ, yalnız açlık sanma, amellerini ateşe atma!
Sözün menbaı ne akıldır ne de lisan. Sözün menbaı mahall-i imandır bilmeli insan.
Hak hakkı özler, batıl batılı gözler, gördüm yüz verince beş yüz olan yüzler.
Ey nefis! Fani dünyaya aldandın, hiç ölmem mi sandın, koca bir ömürde O’nun rızası için ne yaptın?
Dünya bir handır, ebedi kalınmaz. Baki için halk edilen kalp, faniye bağlanmaz.
Nefs-i emmare cihetiyle öldüğün gün, odur kalp ve ruh cihetiyle dirildiğin gün.
Elif gibi dimdik ol amma çok havalardan uçma, düşüşün fena olur sonra.
Şâirim, sözün âlâsını bilirim, lakin cahilin karşısında konuşmayı, edepsizle bir olmayı, ilme hürmetsizliktir bilirim.
Azrail gelince insan etmeli tebessüm, Sevgili’ye götürene nasıl edilmez tebessüm?
Nefretin misali bir çöl, kupkurudur, kurutur gör! Muhabbetin misali göl, hiç çöle benzer mi gör!
Gönül yapanlar bırakır arkalarında gül, gönül kıranlardan geriye kalan yalnız kül.
Âyâ zanneder misin zikirler gider boşuna? Zikir ayaklarıyla çıkılır merdiven-i aşkın arşına.
Bir yıkılış bin kalkınıştır, bir mağlubiyet bin galibiyettir elbet. Mühim olan yenilgi içinde büyüyen, zafer-i ekberi görebilmek.
Dediler: “Riyazetle nefis ölür mü?” Dedim: “Hiç düşman geri çekilmekle ölür mü?”
Kabir büyük bir duraktır, sanma ölüm sana çok ıraktır, şu sararıp düşenler yapraktır, nasıl yaşarsan yaşa, sonun kara topraktır.
Ehl-i gafletin aşk sandığı şehvani bir muhabbettir, oysa aşk mukaddes ve müberra bir hakikattir.
Kalp bir tarladır; kimi muhabbet eker, kimi nefret diker. Mahsulü ameldir, herkes ektiğini biçer.
Geceyi yıldızlar aydınlatır amma, bir yıldız ki güneş olur da görünmez başka yıldız ve yakılmaz lamba.
Kenz-i mahfiyi aradım durdum, o hazineyi kırık kalplerde buldum.
Zannetme ki tevekkül sebepleri terk edip bir mûcize beklemektir, tevekkül esbaba müracaat edip neticeyi Hakk’tan dilemektir.
Nimeti yalnızca Hakk’tan bil! Ta ki zikretsin hakkıyla O’nu dil.
Bil ki güldür onlardaki bağır, adavet ettiğin Allah dostu ise bedeli ağır.
Allah deyu deyu çıktım dağlara, haykırdım doya doya. Taş bağırlı dağa kim ne duyura?