Hayat belki bir kadının her gün filesiyle geçtiği uzun bir caddedir. Hayat belki bir adamın kendini dala astığı iptir. Hayat belki Okuldan dönen bir çocuktur. Hayat belki İki sevişme arası rehavetinde yakılan bir sigaradır. ya da yoldan geçen bir başkasına Şapkasını kaldırarak anlamsız bir gülümseyişle "günaydın" diyen adamın şaşkınca karşıya geçişidir.
Evden çıktıktan sonra bir şey unuttuğunu fark ederek duraklayan, fakat unuttuğunun ne olduğunu bir türlü bulamayarak hafızasını ve ceplerini araştıran, nihayet, ümidini kesince, aklı geride, ileri gitmek istemeyen adımlarla yoluna devam eden bir insan gibi üzüntülüydüm.
Dağlarda ismini bilmediğim bir ot yetişir. Feride, insan onu daima koklarsa; bir zaman sonra kokusunu daha az duymaya başlar. Bunun ilacı, bir zaman kendini ondan mahrum etmektir. Hatta bazen -sırf o eski, güzel kokuyu yeniden bulmak hırsıyla- herhangi bir kokuyu, mesela bir manasız 'sarı çiçeği' yüzüne yaklaştırır.
Bizler sadece olmamız gereken kişiyle olduğumuzda daha iyi insanlar oluyoruz.
Uzun yoldan sonra denizi görmek gibisin.
Hayat belki
bir kadının her gün filesiyle geçtiği uzun bir caddedir.
Hayat belki
bir adamın kendini dala astığı iptir.
Hayat belki
Okuldan dönen bir çocuktur.
Hayat belki
İki sevişme arası rehavetinde yakılan bir sigaradır.
ya da
yoldan geçen bir başkasına
Şapkasını kaldırarak anlamsız bir gülümseyişle "günaydın" diyen adamın şaşkınca karşıya geçişidir.
Evden çıktıktan sonra bir şey unuttuğunu fark ederek duraklayan, fakat unuttuğunun ne olduğunu bir türlü bulamayarak hafızasını ve ceplerini araştıran, nihayet, ümidini kesince, aklı geride, ileri gitmek istemeyen adımlarla yoluna devam eden bir insan gibi üzüntülüydüm.
Eğer biri beni kaybederse beni gerçekten kaybetmek istiyordur, çünkü ben katlanılmayacak şeylere bile katlanan biriyim.
Herkese yürümüşsün caddeler boyu bana gelince yorulmuşsun.
Ayrılığa bırakma beni
Ölüm bir gün nasılsa sürecek hükmünü.
Bu nasıl bir dünya, hikâyesi zor.
Sen benim yazıldıkca🏵çiçeklenen mısralarımsın.
Büyüdükçe gökyüzüne de bakmayı bırakıyor insan
Allah'ım bütün kulların özel ama bi tanesinin civciv suratına içim gidiyoo.
"Daha çok anlat," dedi
"Hoşuna gidiyor mu?"
"Çok. Elimden gelse, seninle sekiz yüz elli iki bin kilometre hiç durmadan konuşurdum."...
Korkman gereken kişiler kıyafeti kirli olanlar değildir, yüreği kirli olanlardır.
Karşındaki seni çözene kadar varsın,
Çözüldükten sonrası hep bir sıradanlık.
"Seni tanımadan önce ağaçların çiçek açtığı ve yaprak döktüğü mevsimleri hep kaçırırdım." derdi.
Ne olduğunu bilmediğim bir şey var ama bundan sonra kendime bile anlatmam.
Dağlarda ismini bilmediğim bir ot yetişir. Feride, insan onu daima koklarsa; bir zaman sonra kokusunu daha az duymaya başlar. Bunun ilacı, bir zaman kendini ondan mahrum etmektir. Hatta bazen -sırf o eski, güzel kokuyu yeniden bulmak hırsıyla- herhangi bir kokuyu, mesela bir manasız 'sarı çiçeği' yüzüne yaklaştırır.
Boynunun kokusuna sarılıp uyumak istediğim gecelerin haddi hesabı yok.
Bebeğim senin zirve dediğin yere biz düşünce üzülüyoruz.
Yokuşların sonunda yok oluşlar varmış,
Bilseydim nefes nefese koşmazdım.
Hata, kusur ve eksiklik arıyorsanız, dürbün yerine aynaya bakın. Kendi karakterinizdeki kusurları keşfedin. Böylece, kendinizi görme şekliniz ve başkalarına davranış şekliniz değişecektir.
Sen, yani nasıl desem;
Küçükken bal kazanına filan düştün mü?
Bilmelisiniz ki o tükettiğiniz kalpler, kitap arasında kuruttuğunuz çiçeğe benzemez.
Sustuklarımız nereye gidiyorlar?
Göz görmeyince gönül galeriye girip foto yakınlaştırıyor.
Mum kadar ışığı olmayanları güneş yerine koyduk bu yüzden karanlıktayızz...
Dalından koparılıp, başkasına verilmek üzere süslenen, sonra bir yudum su içinde hafifçe yüzü gülen, iki güne çöpe dönen bir deste çiçek gibi.
Dilimin vedalaşıp gönlümün veda edememesiymiş benimkisi...
Günlere bak fotokopiyle çoğaltılmış gibi.
Tesadüfen tanıştığın insana bi bakıyorsun, her şeyin olmuş. Çok güzel çok..
Oysa yüzüm, ne güzel yakışırdı
avuç içlerine...
Senin gelmediğin her gün gökyüzümden 1 yıldız düşüyor.
Birbirimize birkaç adım
Mesafelerdeyiz
Ama aramızda
Kilometrelerce gurur
Var...
Kahverengi dallardan pembe çiçekler açtığına göre, ümitsizliğe gerek yok.
Işığına herkes koşar ama karanlığından bir tek ben kaçmam.
Benim ne yarım kalmaya niyetim var ne de yarım bırakmaya...
İkiye bölünmüş bir bütün gibi yaşadım.
Bir yanım öbür yanıma düşman.
Sağımda kızgın kumlar gezdirdim,
Solum üşüyor eski bir anıdan.
Senden gitmeye çalışmak beni çok yoruyor, sen nasıl becerebildin aklım almıyor.
Bir bulut ol, yağmuru bahane et gel...
Özledim diye mesaj atamam ama seni hatırlatan bir şarkıyı sabaha kadar dinlerim.
Geçmişi yüzünden inancını kaybetmiş bir insana hissettirebileceğin en güzel şey; “artık ben varım” cümlesini iliklerine kadar yaşatmaktır.
İçimizi kimseler bilmesin diye,
Renk saçarız tüm pencerelerden.
Kim istemez ki, bir fikrin ince gülü olmayı.
Var mısın bu yolda yanı başımda?
Yasla ruhunu bana kır papatyası.
Tarifsiz yalnızlıklar içinde yaşayıp gidiyoruz, özellikle en derin ve en önemli konularda hepsinden çok büyüyor yalnızlığımız.
Gelme, bu defa çok geç oldu.
Zamanın eli değdi bize
Çoktan değişti her şey
Aynı değiliz ikimiz de
Zaaflarına bir gece…
Ah, ne çok şey istiyordum! Ama şimdi hiç bir şey istemiyorum! İstemek de istemiyorum! Böyle bir söz verdim kendime artık hiç bir şey istemeyeceğim.
Hâlâ beni seviyorsun, bunu sen de biliyorsun, niye beni aramıyorsun..
Bir dal sigaranın ömrümüzden 11 dakika çaldığını öğrendim.
Ahmet kaya'nın "bir menekşe kokusunda seni aramak var ya" sözünde,
Kokusuz olan menekşede sevgisini aradığını öğrendim.
Sezen Aksu'nun "git" diye haykırdığı şarkıda "gitme dur ne olursun" diye çaresiz kaldığını öğrendim.
Ben bu kadar şeyi, seni severken öğrendim.
Peki ya sen neredesin?