Eskiden gülün rengi kırmızı değil, beyazmış. Bu beyaz gonca gül kendisi için yanıp tutuşan bülbüle hiç yüz vermiyormuş ve her türlü cefayı reva gördüğü deli divane âşık bülbüle, o dillere destan yüzünü göstermekte direniyormuş. Bütün bir kışı sevgilisinin açtığı, ona yüzünü gösterdiği anı görebilmek ümidiyle geçiren bülbül, baharda gülün en üst dalına konup onun açacağı zamanı beklemeye başlamış. Ama gül inat edip, bir türlü açılmıyormuş. En sonunda zavallı bülbülü ağır bir uyku bastırmış. Dalıp da gülün açışını kaçırmamak için günlerce ve gecelerce büyük uğraşlar veren bülbül, daha fazla engel olamayıp dalın üzerinde uykuya dalıvermiş. Bir süre sonra uykusundan uyanıp gözünü açtığında gülün açıldığını, o dilleri kenetleyen, gözleri mühürleyen güzelliğini başka bir âşıkla paylaşmakta olduğunu görmüş. Öyle üzülmüş, öyle perişan olmuş ki, konduğu daldan kendini bırakıp büyük bir hızla düşmeye başlamış. Düşerken gülün dikenleri yırtmış, parçalamış tüm vücudunu ve kan revan içinde gülün dibine ulaşıp, oracıkta can vermiş. İşte rivayet odur ki; o günden sonra bütün güller bülbülün kanı nedeniyle kıpkırmızı açmaya başlamış.” Halkın dilinde zenginleşen gül-bülbül aşkının, ressamlar, şairler, bestekarlar ve yazarlar için tükenmeyen bir hazine olduğunu düşünürsek; bu efsanevi sevdayı, hayal ürünü bir hikaye gibi değil, doğa ve yaşam anlayışının tüm duyarlılığını yansıtan bir fenomen olarak görebiliriz. Gerçek hayatta bülbüllerin güllere düşkünlüğünün nedeni ise, tomurcuklarındaki kurtçukları çok sevmeleridir.
Siz nerden bileceksiniz ki, Onun için neler çektiğimi, Durup durup saatlerce ağlayışlarımı, Onun için nelerden vazgeçtiğimi. *** Hem siz nerden bileceksiniz ki, Benim yaşayan ölü olan bu kalbimin neler cektiğini, O yarın ardından üç sene kahroluşumu, Söylesenize siz nerden bileceksiniz ki. *** Doğru ya siz nerden bileceksiniz ki, Benim deli gibi sevdamın bir paçavra gibi yerden yere atılışını, Hatta göz göre göre başkasına gidişini görmenin acısını, Siz nerden bileceksiniz ki. *** Siz şunu iyi bilmelisiniz ki, Giden ne yaparsanız yapın geri gelmiyor, İster gecenin bi yarısı uyanıp onu düşünmeniz, İster onun uğruna her şeyden vazgeçmeniz, Ne yaparsanız yapın giden geri gelmiyor. *** Neyse bu gecelik elveda diyelim, Hem daha bi sigaran daha yakıp onu içime çekeceğim, Hem belki yine yaşanan o güzel mazı gelir gözümün önüne, Şu an biraz uzak olsa da o yaşanmışlık, Hayallerimle gelsin yanma be, Hem siz bunu da bile bilemezsiniz ki.
Çok seviyorum seni Her gün fotoğraflarının en ince ayrıntısına bakacak kadar Her saniye aklımdan geçirecek kadar Gece uykularımdan uyanacak kadar Çok seviyorum seni Gülüşünle beraber kısılan gözlerine vurulacak kadar Beni sevmeyeceğini bilecek kadar Çok seviyorum seni Ömrümü ömrüne verecek kadar Bir gün gerekirse uğrunda ölecek kadar Çok seviyorum seni Bülbülün güle olan sevdası, Mecnun'un Leyla'ya olan aşkı kadar Dedim ya işte sana çok seviyorum seni....
Duydum ki... Unutmuşsun beni... Yalandır dedim.... İnanmadım, inanamadım... Gözlerimden kan aktı... Kalbim ezildi... Ama ben inanmadım... Gitmez dedim... Benim sevdiğim gidemez... Meğer sen çoktan gitmişsin... Ayrılığı kefen diye giydirmişsin bana... Yine de sevgimden vazgeçer miyim bilmiyorum... Onca sene benimleyken yanımdayken... Şimdi sadece aklımda anı olarak kaldın... Yine de sana son sözüm... Rabbim gülüşünü bozmasın güzel insan...
Üstadın da dediği gibi... Bir of çeksem karşıdaki dağlar yıkılır... Ama neyleyim sen yoksun... Ve ben senden yoksun... Sana tek sözüm elbet birgün.....
5 sene sonra msj attı, Neyin var dedim... Birini sevmiş o da, Benim onu sevdiğim gibi.. Anlattı derdini bir tek sana güveniyorum dedi. Çaresizce dinledim o anlattı. Ne yapmalıyım dedi, Nasıl unuturum... Sen daha iyi bilirsin dedi... UNUTAMAZSIN DEDİM. SUSTU, YAZMADI YADA YAZAMADI...
Siz nerden bileceksiniz ki, Onun için neler çektiğimi, Durup durup saatlerce ağlayışlarımı, Onun için nelerden vazgeçtiğimi. *** Hem siz nerden bileceksiniz ki, Benim yaşayan ölü olan bu kalbimin neler cektiğini, O yarın ardından üç sene kahroluşumu, Söylesenize siz nerden bileceksiniz ki. *** Doğru ya siz nerden bileceksiniz ki, Benim deli gibi sevdamın bir paçavra gibi yerden yere atılışını, Hatta göz göre göre başkasına gidişini görmenin acısını , Siz nerden bileceksiniz ki. *** Siz şunu iyi bilmelisiniz ki, Giden ne yaparsanız yapın geri gelmiyor, İster gecenin bi yarısı uyanıp onu düşünmeniz, İster onun uğruna her şeyden vazgeçmeniz, Ne yaparsanız yapın giden geri gelmiyor. *** Neyse bu gecelik elveda diyelim, Hem daha bi sigaran daha yakıp onu içime çekeceğim, Hem belki yine yaşanan o güzel mazı gelir gözümün önüne, Şu an biraz uzak olsa da o yaşanmışlık, Hayallerimle gelsin yanma be, Hem siz bunu da bile bilemezsiniz ki. **
Gönlünü bu dünyaya kaptıran yorulurmuş....
Eskiden gülün rengi kırmızı değil, beyazmış. Bu beyaz gonca gül kendisi için yanıp tutuşan bülbüle hiç yüz vermiyormuş ve her türlü cefayı reva gördüğü deli divane âşık bülbüle, o dillere destan yüzünü göstermekte direniyormuş. Bütün bir kışı sevgilisinin açtığı, ona yüzünü gösterdiği anı görebilmek ümidiyle geçiren bülbül, baharda gülün en üst dalına konup onun açacağı zamanı beklemeye başlamış. Ama gül inat edip, bir türlü açılmıyormuş. En sonunda zavallı bülbülü ağır bir uyku bastırmış. Dalıp da gülün açışını kaçırmamak için günlerce ve gecelerce büyük uğraşlar veren bülbül, daha fazla engel olamayıp dalın üzerinde uykuya dalıvermiş. Bir süre sonra uykusundan uyanıp gözünü açtığında gülün açıldığını, o dilleri kenetleyen, gözleri mühürleyen güzelliğini başka bir âşıkla paylaşmakta olduğunu görmüş. Öyle üzülmüş, öyle perişan olmuş ki, konduğu daldan kendini bırakıp büyük bir hızla düşmeye başlamış. Düşerken gülün dikenleri yırtmış, parçalamış tüm vücudunu ve kan revan içinde gülün dibine ulaşıp, oracıkta can vermiş. İşte rivayet odur ki; o günden sonra bütün güller bülbülün kanı nedeniyle kıpkırmızı açmaya başlamış.”
Halkın dilinde zenginleşen gül-bülbül aşkının, ressamlar, şairler, bestekarlar ve yazarlar için tükenmeyen bir hazine olduğunu düşünürsek; bu efsanevi sevdayı, hayal ürünü bir hikaye gibi değil, doğa ve yaşam anlayışının tüm duyarlılığını yansıtan bir fenomen olarak görebiliriz.
Gerçek hayatta bülbüllerin güllere düşkünlüğünün nedeni ise, tomurcuklarındaki kurtçukları çok sevmeleridir.
Bütün dünya senin olsun.
Bir dost, bir post yeter bana...
Ben aşkı gülüşünde buldum...
Bir kadının varlığı size derdinizi unutturuyorsa,
O kadına canda verilir ömürde....
Neyine bağlandım ki bu kadar;
Beni görmeyen gözlerine mi,
Yoksa beni sevmeyen kalbine mi...
@Fatıma Nur
Sevgi dilde değil gönülden olmalı....
Vazgeçiyor gibiyim,
Buna izin verme...
Sevdiklerimiz şimdi sevdikleriyle beraber...
O seni çok seven annemin bile bedduasını aldın sen...
Birde haram ettikleri hayattan helallik isteyerek gitmeleri beni bitiriyor...
Sen göz ucuyla baksan,
Ben bütün benliğimle yanarım...
Çok yakından tanıdığımız yabancılar var hayatımızda...
Kalbimiz kırıldı kalbimiz ♡♤♡
@fatima Nur devamı yok bildiğim kadarıyla eğer bir yerlerde varsa olabilir.
İyi ki de terk etmişim o şehri...
-Son mesajımız-
Ben: Bak her zerrene kadar aşığım ama ben onu unutup beni sevmeni bekleyemem lütfen anla beni seni .ok seviyorum.
O: Peki bb
Bu şehirde;
Bütün yollar bir yerlere çıktı,
Ama bi türlü sana çıkmadı...
Sen gittikten sonra;
O bahar hiç gelmedi...
En çokta;
Onu bana anlatışına kırıldım...
Sen benimle o bankta sarmaş dolaş otururken,
Ben senin elini tutmak için bile müsade almıştım...
Belki de şiir yazmak gerekiyordu
Onun hiç bilmediği ama
Herkesin anlayacağı dilden...
Yalandan sevenlere cezai işlem başlatılmalı...
ve sonuç olarak biz sevdik onlar terk etti...
Ben galiba seni özlüyorum demişti.
O değilde;
Ben çok özlüyorum....
SİZ NERDEN BİLECEKSİNİZ Kİ
Siz nerden bileceksiniz ki,
Onun için neler çektiğimi,
Durup durup saatlerce ağlayışlarımı,
Onun için nelerden vazgeçtiğimi.
***
Hem siz nerden bileceksiniz ki,
Benim yaşayan ölü olan bu kalbimin neler cektiğini,
O yarın ardından üç sene kahroluşumu,
Söylesenize siz nerden bileceksiniz ki.
***
Doğru ya siz nerden bileceksiniz ki,
Benim deli gibi sevdamın bir paçavra gibi yerden yere atılışını,
Hatta göz göre göre başkasına gidişini görmenin acısını,
Siz nerden bileceksiniz ki.
***
Siz şunu iyi bilmelisiniz ki,
Giden ne yaparsanız yapın geri gelmiyor,
İster gecenin bi yarısı uyanıp onu düşünmeniz,
İster onun uğruna her şeyden vazgeçmeniz,
Ne yaparsanız yapın giden geri gelmiyor.
***
Neyse bu gecelik elveda diyelim,
Hem daha bi sigaran daha yakıp onu içime çekeceğim,
Hem belki yine yaşanan o güzel mazı gelir gözümün önüne,
Şu an biraz uzak olsa da o yaşanmışlık,
Hayallerimle gelsin yanma be,
Hem siz bunu da bile bilemezsiniz ki.
Öyle aptalcasına sevdik ki kardeşim
Değil kalp carpmasını
Nefes almayı bile unuttuğumuz zamanlar oldu....
Ne umut kaldı
Ne de kalp
Geriye kalan sadece
Birkaç mutluluk pozu verilmiş fotoğraf...
Peki ne oldu şimdi ...
- Kalem kâgıtsız,
- Şair şiirsiz kaldı.
Verilmiş sözler vardı...
Söz olarak kaldı...
Çok seviyorum seni
Her gün fotoğraflarının en ince ayrıntısına bakacak kadar
Her saniye aklımdan geçirecek kadar
Gece uykularımdan uyanacak kadar
Çok seviyorum seni
Gülüşünle beraber kısılan gözlerine vurulacak kadar
Beni sevmeyeceğini bilecek kadar
Çok seviyorum seni
Ömrümü ömrüne verecek kadar
Bir gün gerekirse uğrunda ölecek kadar
Çok seviyorum seni
Bülbülün güle olan sevdası,
Mecnun'un Leyla'ya olan aşkı kadar
Dedim ya işte sana çok seviyorum seni....
Rabbim gülüşlerimizi bozmasn kardeşim
Zerre deymeyecek insana ruhum dediğim için çok pişmanım...
Duydum ki...
Unutmuşsun beni...
Yalandır dedim....
İnanmadım, inanamadım...
Gözlerimden kan aktı...
Kalbim ezildi...
Ama ben inanmadım...
Gitmez dedim...
Benim sevdiğim gidemez...
Meğer sen çoktan gitmişsin...
Ayrılığı kefen diye giydirmişsin bana...
Yine de sevgimden vazgeçer miyim bilmiyorum...
Onca sene benimleyken yanımdayken...
Şimdi sadece aklımda anı olarak kaldın...
Yine de sana son sözüm...
Rabbim gülüşünü bozmasın güzel insan...
Üstadın da dediği gibi...
Bir of çeksem karşıdaki dağlar yıkılır...
Ama neyleyim sen yoksun...
Ve ben senden yoksun...
Sana tek sözüm elbet birgün.....
5 senedir tek bir fotoğrafıyla yatıp kalktığım yar...
Başkasını seviyormuş haberi geldi,
En acısı da neydi biliyor musun...
Bu haberi kendisi verdi...
5 sene sonra msj attı,
Neyin var dedim...
Birini sevmiş o da,
Benim onu sevdiğim gibi..
Anlattı derdini bir tek sana güveniyorum dedi.
Çaresizce dinledim o anlattı.
Ne yapmalıyım dedi,
Nasıl unuturum...
Sen daha iyi bilirsin dedi...
UNUTAMAZSIN DEDİM.
SUSTU, YAZMADI
YADA YAZAMADI...
SİZ NERDEN BİLECEKSİNİZ Kİ
Siz nerden bileceksiniz ki,
Onun için neler çektiğimi,
Durup durup saatlerce ağlayışlarımı,
Onun için nelerden vazgeçtiğimi.
***
Hem siz nerden bileceksiniz ki,
Benim yaşayan ölü olan bu kalbimin neler cektiğini,
O yarın ardından üç sene kahroluşumu,
Söylesenize siz nerden bileceksiniz ki.
***
Doğru ya siz nerden bileceksiniz ki,
Benim deli gibi sevdamın bir paçavra gibi yerden yere atılışını,
Hatta göz göre göre başkasına gidişini görmenin acısını ,
Siz nerden bileceksiniz ki.
***
Siz şunu iyi bilmelisiniz ki,
Giden ne yaparsanız yapın geri gelmiyor,
İster gecenin bi yarısı uyanıp onu düşünmeniz,
İster onun uğruna her şeyden vazgeçmeniz,
Ne yaparsanız yapın giden geri gelmiyor.
***
Neyse bu gecelik elveda diyelim,
Hem daha bi sigaran daha yakıp onu içime çekeceğim,
Hem belki yine yaşanan o güzel mazı gelir gözümün önüne,
Şu an biraz uzak olsa da o yaşanmışlık,
Hayallerimle gelsin yanma be,
Hem siz bunu da bile bilemezsiniz ki.
**